
6’lı masa neden dağıldı? sorusuna cevap verebilmemiz için önce tarihe dokunan konuşmalara ve bizzat tarihin kendisine göz gezdirmemiz gerekir.
Tarihe Dokunan Konuşma
Takvimler 27 Nisan 2022 Çarşamba’yı gösterirken Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde o tarihe dokunan, tarihi konuşma yapıldı. Konuşmayı yapan isim ise Meral Akşener. İşte o tarihi konuşmadan bir kesit;
Türk modernleşmesinin önünde, her zaman engeller olacak.
https://iyiparti.org.tr/yasasin-hurriyet-kahrolsun-istibdat
Her devirde, mutlaka yeni Derviş Vahdeti’ler çıkacak.
Her devirde, bizi bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahlarımız olacak.
Varsın olsun.
Çünkü her devirde, bu vatanın;
Bekçiliğini yapacak gençleri de olacak.
Vahdeti’lerin karşısına dikilecek, Mustafa Kemal’leri de olacak.
Topçu Kışlası hayallerine kapılanların karşısında, dimdik duran çapulcuları da olacak.
İşte o nedenle buradan, bir kez daha ilan ediyorum:
Parola vatan, işareti namus!
Kahrolsun istibdat, kahrolsun zulüm!
Yaşasın hürriyet, adalet, müsavat ve meşveret!

Ulu Hakan, Gök Sultan II. Abdülhamid Han
Yukarıda ki konuşmada, Sultan 2. Abdülhamid ve İttihatçılara bir gönderme olduğu ilk bakışta anlaşılabiliyor. Çünkü o yıllara ait söylemlere, gazete manşetlerine, hükümet karşıtı dergilere, tertiplenen tüm eylemlerde aynı söylemler vardı.

“Hürriyet, adalet, istibdat, zulüm, kızıl sultan vs.”. Hasta adam denilen Osmanlı İmparatorluğu’nun yıllardır süren kayıplarından ve sürekli artan dış borçlarından sonra, Sultan Abdülhamid adeta devlete büyük bir nefes aldırmıştı. Devletin dış borçları yok denilecek kadar azalmıştı ve Rus Harbinden sonra hiç toprak kaybedilmemişti. Fabrikalar, hastaneler, okullar yapılmaya başlamış ve ekonomik olarak dışa bağımlı olmaktan devleti çekip kurtarmıştı. Hatta Dünya tarihinde ilk defa bir deniz altından fırlatılan torpido ile bir gemi batırıldı. Dünya savaş tarihini değiştirecek bir hamleydi bu. Çünkü o zamana kadar hiçbir Dünya medeniyetinde böyle bir teknoloji yoktu. Bunu hasta adam dedikleri Osmanlı başarmıştı.
Ama ne yazık ki Türk siyasetinde Şeytanın yoldaşları, yalanlarla, iftiralarla Ulu Hakan’ı devirdiler. Ama sandılar ki sultan devrilince davasıda yok olur. Sandılar ki sultan devrilince bu topraklarda İslam’da devrilir. Bilmiyorlardı ki bu dava Sultan Abdülhamid’le mi var oldu da, o gidince bitecek. Elhamdülillah, dava hala ayakta ve bizler hala yaşıyoruz. Ve çok net bir şekilde görülüyor ki artık bir Abdülhamid değil, bin Abdülhamidiz. Siz bir öldürdükçe, biz bin dirildik.
Aynı Davanın Adamı; Recep Tayyip Erdoğan
Aynı hikaye, aynı senaryo, aynı yalanlar, aynı iftiralar ama farklı zamanlar. O zamanların gazete manşetleri, şimdinin tartışma programları, o zamanın kanaat önderleri(siyasetçileri) ve şimdinin kanaat önderleri(siyasetçileri) herşey aynı.

Bakınız senaryoya, uzunca zaman önce Erdoğan hükümeti IMF’ye olan borcu sıfırladı. Ülke dışa bağımlılıktan ciddi oranda kurtarıldı. Sağlık alanında yapılanları tek tek saymaya gerek yok. Sadece pandemide muazzam derecede iş gören devasa şehir hastaneleri yeterli. Bunun yanında fabrikalar, yollar, köprüler, hava alanları ve daha saymakla bitirilemeyecek kadar çok icraatlar yapıldı. Dünya savaş tarihini değiştiren İHA’lar ve SİHA’lar üretildi. Bunu gelişmekte olan ve bugüne kadar Nato’nun, BM’nin emir eri gibi kullanılan güzel ülkem Türkiye başardı. Kalpleri henüz mühürlenmemiş olanlar rahatlıkla görecektir ki Abdülhamid zamanı ile senaryo birebir aynı.
Ama ne yazık ki Türk siyasetinde Şeytanın yoldaşları burada da karşımıza çıkıyor. 20 yıldır uğraştılar, beceremediler. Ve en sonunda günümüze gelindiğinde, dediler ki “biz zamanında bunun atalarını devirmiştik.” Ve yukarıda Meral Akşener’e ait konuşmadan da anlaşılacağı üzere; Erdoğan’ı devirmek için aynı söylemleri kullanmaya başladılar. “Hürriyet, adalet, istibdat, zulüm, tek adam vs.”
İki Zaman Arasında ki Farklılık
Yukarıda anlatılanlardan yola çıkarak; Abdülhamid Han’a bunlar yapılırken, onu savunan ve arkasında duran neredeyse kimsesi yoktu. “Vatan sevgisi” kavramını tamamen ele geçirmiş olan muhalefet insanları yani toplumu ikna etmeyi başarmıştı. Ayrıca aynı hedefe odaklanmış ve benzer dünya görüşleri olan insanlar tarafından tertipleniyordu bütün bu olanlar. Bence ittihat ve terakki gerçekten inandıkları değerler neticesinde sultana karşı bunları yaptılar. Yani ortada bir ihanet olduğunu düşünmüyorum. Sadece ve sadece devleti yıkmak isteyen batılı devletler ve yahudi lobileri tarafından kandırıldılar. Belli vaatlere kanarak bütün bu kötülükleri yaptılar devlete. Bu olanlara karşı koca sultan yapayalnızdı ve sadece bir fetva ile tahtından indirildi.
Günümüzde ise bu durum biraz daha karmaşık. Yani gerçekten insanları ihanetle yaftalamak istemiyorum. Evet yaftaladıklarım var muhakkak. Ama bunu yapmak istemiyorum. Neyse, bilerek isteyerek devleti ateşe atmak için her türlü eyleme girişiyorlar. Her türlü iyi gelişmede, katma-değerde devletin yanında olmak yerine, tamamen karşısına geçiyorlar. Dünyanın en büyük havaalanlarından birisi yapılıyor ve karşı çıkıyorlar. İlk arabamızı üretiyoruz, hani nerde fabrika diyorlar. İnsansız hava araçları üretiyoruz, bunlar maket diyorlar. Her türlü devleti karalama kampanyasını aktif olarak yürütüyorlar. Ve sonra “Hürriyet, adalet, istibdat, zulüm” diyorlar. Sultan Abdülhamid’e ne yapıldıysa aynıları Recep Tayyip Erdoğan’a da yapılmak isteniyor.
Ama unuttukları ve göremedikleri bir şey var. O zamanlar yapayalnız kalan Abdülhamid Han yok artık. Artık arkasında koca bir millet olan ve o millete sırtını dayamış bir lider var. İstesenizde, istemesenizde şu anda Türkiye’nin en akıllı ve en etkili siyasi ismi.
Biz Tarihten Dersimizi Aldık

Artık türlü oyunlara, türlü algılara, yapay bir şekilde yaratılan ekonomik sıkıntılara aldırış etmeden liderimizin arkasında duruyoruz. Bu sebeple koca sultanda olanlar, bu sefer olmayacak. Sosyal medyada henüz araştırmasını, sorgulamasını bilmeyen ve her gördüğüne inanan insanlar yok karşınızda. Türlü yalanlarınıza sadece numunelik bir kitleyi inandırabiliyorsunuz. Aylarca z kuşağı diyip durdunuz. Geçmişte olduğu gibi yine gençleri öne sürmek istediniz. Ama bizlerin eleştirdiği o gençler bile sizin ne olduğunuzu anladı. Özellikle bu seçim sürecinde oluşturmaya çalıştığınız 6’lı masa fiyaskolarından sonra.
İttihat ve Terakki ile 6’lı Masa’nın Farkı
İttihatçıların ne kadar yanlış yaptığını söylesekte, düşünsekte; adamlar en azından inandıkları davada samimiydiler. Ancak 6’lı masada ki hiç kimse kendi davasında bile samimi değil. Yani milliyetçi bir partinin artığı olan İyi Parti’nin ne işi olur CHP ile aklım almıyor. Veya AKP temelinde yetişmiş 2 isimin kurduğu partiler ve genel başkanının sakalıyla, duruşuyla hacı amcalara benzeyen Saadet Partisi’nin ne işi olabilir sol bir partiyle. Bu partilerin tabanları bunu nasıl hazmediyor gerçekten hayret ediyorum. Bu sebeple diyorum; bunların hiç birisi samimi değiller. Ne oldukları belli değil. Nasıl bir dava güttükleri belli değil. Belli olan tek şey Erdoğan’ı devirmek. Onda da koltuk kapmaca oynamaktan öteye geçemedikleri için, karşısına ortak bir aday bile çıkartamadılar. Ama tarihe baktığımız zaman ittihatçılar hiç yoktan samimiydiler ve tek yumruktular. Ama 6’lı masa hiç bir aksiyonda samimi olamıyor. Tabanları buna müsait değil çünkü. Kişisel hırs ve çıkarları da cabası.
6’lı Masanın Yapacağı En Mantıklı Hareket Ne Olmalı?

Saçma sapan ayrılıkların olmadığını varsayarsak. En mantıklı ortak aday bence Muharrem İnce’dir.
Kesinlikle ve kesinlikle din konusuna bakış açısı ve yaklaşımı veya diğer benzer konulardaki yaklaşımları şahsımla zerre kadar uyuşmuyor. Ama şöyle bir durum var. Bu adam herkese nazaran kesinlikle çok samimi. Muharrem İnce’nin duruşu ve inandığı değerler bu şekilde. Dini meselelere karşı bu şekilde yetiştirildiği için, bir çok dindar insan gibi bakmıyor olaylara.
Mesela son zamanlarda deprem bölgesine; “imam değil, psikolog gönderin” çıkışı. Yani bakın yanlış bir şey yok aslında. Kötü bir şey söylemek istemiyor. Bu adam buna inanıyor, iyi olduğunu düşündüğü şey bu. Psokologlar oradaki depremzedelerin durumlarını daha iyi anlar ve psikolojik anlamda onları daha kolay rahatlatır olarak düşünüyor olayı. Ancak dindar insanlar olarak biz, koşulsuz-şartsız iman ettiğimiz Kur’an-ı Kerim’deki; “Bunlar, iman edenler ve Allah’ı zikrederek gönülleri huzura kavuşanlardır. Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur.“(Ra’d-28) ayetine dayanarak, bölgeye imamda gönderilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yani bakın Muharrem İnce’de, bende aslında iyi olduğuna inandığımız değerlerin mücadelesini veriyoruz. Ve bunu yaparken samimiyiz. Bence psikologtan ziyade Kur’an-ı Kerim’in oradaki insanları teskin edeceğini düşünüorum. İnce ise psikologların. Burada ortak noktamız, orada ki insanların teskin edilmesi gerktiği.
Sonuç olarak, samimiyetten pek uzak olan 6’lı masa elemanlarının Muharrem İnce gibi davasında samimi ve sert kişilerle yol yürümesi gereklidir. Bu adam en azından diğerlerine nazaran doğruya doğru demesini biliyor.
Tabi Birde 6+1’li Masa Muhabbeti Var
Masanın gizli üyesi HDP. Biz hükümet tarafında duran vatandaşlar olarak HDP masada söz hakkına sahip desekte, şimdilik görünürde böyle bir şey yok. İnşallah böylesine bir alçaklığın içerisine girmezler. Eğer girerlerse bile ve İyi Parti tabanı hala bu millet ittifakına oy vermeye devam ederse. Tek söylenecek söz var. YAZIKLAR OLSUN. Yani bu durumu nasıl yönetiyorlar bilmiyorum. Ama sadece CHP ve HDP arasında bir ayrı ittifak söz konusu gibi sanki. İyi Parti’ye hissettirmeden bu işi çözmeye çalıştığını düşünüyorum.

Sonuç
6’lı Masa Neden Dağıldı? Tarihe dayandırdığımız bugünlerimizde henüz bir amacı ve bir projesi dahi olmayan 6’lı masanın, rezil ve komik durumlara düşmesi gayet doğaldır. Tahminim ve inandığım komplo teori olan şey şudur; 6’lı masa dahada çok patlayacak ve dağılacak. Bu söylediğimin detayları için linke gidiniz…
Bizlere destek olmak ve içeriklerimizden haberdar olmak için lütfen instagram hesabımızı takip ediniz.
Sitemizde bulunan rastgele yazımıza gitmek için tıklayınız…