10 ilimizi vuran şiddetli depremler sonrası insanların akıllarında bazı sorular oluşmaya başladı. İnşAllah bu yazımda aklımın aldığı kadar, bildiğim veya öğrendiğim kadarıyla şu soruları cevaplamaya çalışacağım. Masum ve günahsız çocuklar acı çekiyor, Allah neden böyle yaptı? Allah neden depremi yarattı? Neden Allah bizi üzüyor? Bu kadar felaket neden? Biz bunu hak edecek ne yaptık? Bunlar gibi daha nice sorular.
Din Bir İmtihandır
Bunlara cevap verebilmek için öncelikle Allah’ı anlamak, tanımak gerekir. Bunun içinde cevapları öncelikle Kur’an-ı Kerim’de aramalıyız.
Öncelikle hepimiz biliyoruz ve inanıyoruz ki “din bir imtihandır”. Allah, Kur’an ‘da hiç bir ayette “sizler yarattığım günden bugüne mutluluk içinde sorunsuz, sıkıntısız yaşayacaksınız” diye vadetmiyor. Aksine “sizi mallarınızla, canlarınızla, evlatlarınızla, çoğaltarak ya da azaltarak imtihan edeceğim.” diyor. Ve bu imtihan karşısında “bana karşı tavrınız ne olacak?” diyor. Yani isyan mı edeceğiz, yoksa şükür mü edeceğiz. Tevekkül mü edeceğiz?
Evet imtihanlarımız gerçekten ağır, insanlar evlatlarını kaybediyor. Çaresizlik içinde yardım bekliyor. Kimi donarak can veriyor, kimi enkazdan zaten ölmüş oluyor. Kimi kaldırıldığı hastahanede can veriyor.
Baktığımızda zahiren çok kötü bir durum yaşıyoruz, evet. Ama aslında öyle değil. Bir çocuk öldüğünde, aslında ölmüyor. O ebedi bir hayata gidiyor. Geride ise artık bir canlılığı olmayan cesedi kalıyor, onu da olması gerektiği yere toprağa veriyoruz. Allah’ın hükümlerinde çok açıkça ifade edildiği üzere, çocuklar masumdur ve günahsızdır. Bu sebepten dolayı da direkt olarak cennete gidecektir.
Gönülleri Ferahlatan Adalet
Durum böylede olsa gerçekten çok üzücü bir olay evladını kaybetmek. Ancak inanan insanlar için Allah’ın gönülleri ferahlatacak adaleti vardır. Çocuklar masumdur ve direkt cennete gidecektir.
Biz aslında çocuğumuzu toprağın altına gömmüyoruz, çocuğumuz hala yaşıyor, sadece bizim henüz algılayamadığımız bir alemde yaşıyor. Toprağa gömdüğümüz sadece çocuğumuzun emaneten giydiği beden elbisesidir.
Yukarıda dediğim gibi bütün bunlar birer imtihandır.
İmtihan Karşısında ki Tutumumuz Ne Olacak?
İman noktasında sıkıntılar yaşadığımızda böyle felaketler başımıza geldiğinde, isyan seviyesine gelebiliyoruz. Ben bunu hak etmedim. Bu masum çocukların günahı ne? Ve maalesef çok daha ağır isyanlarla bile karşı karşıya kalabiliyoruz.
Ancak inanan insanlar şunu bilirler ki; “Mülk yalnızca Allah’ındır. Bütün hüküm ve tasarruf o’na aittir. Dilediğinin canını alır, dilediğine de can verir. Dilediğini rızıklandırır, dilediğini ise zelil eder. Kiminin imtihanı ağır olur, kiminin hafif olur. Bazılarının günahlarının kefaretini bu dünyada ödetir. Bazılarının ise ahirete bırakır.”
Allah Haksızlık Yapmaz
Allah adildir, adaleti asla şaşmaz. Başımıza gelen felakette direk Allah’ın adaletini sorgular hale geliyoruz, maalesef. Kendi merhametimizi haşa Allah’ın merhametinden üstün tutarak “bu haksızlık ben bunu hak etmedim veya bu masum çocuklar bunu hak etmedi” gibi ifadeler kullanıyoruz. Bütün kainattaki canlıların rızkını sürekli bir şekilde veren Allah’ın merhametini ve rahmetini nasıl göremez olduk? Aksine, Allah çocuk yaşta bir canı yanına aldığında, onu ebedi cennetine koyması; o çocuğa verilecek en büyük mükafatlardan biri değil midir? Allah zalim değildir arkadaşlar, Allah haksızlık yapmaz.
Mülkün Asıl Sahibi
Dediğim gibi mülk sahibi Allah istediği gibi hüküm verir. Dilediği canı, dilediği anda alır. Görünen felaketler birer sebeptir, sadece. Biz sebeplere bakıp isyan etme noktasına geliyoruz. Deprem felaketi yerine, kanserden ölseydi farklı mı olacaktı. Ölüm tektir ve haktır ama sebepler çeşit çeşittir. Bizler sebeplere takılı kaldığımızdan ve iman noktasında var olan eksikliklerden isyan etme noktasına geliyoruz, maalesef. Depremde hayatını kaybeden bütün insanlar zaten öleceklerdi, hepsinin vadesi dolmuş. Bu deprem değil bambaşka bir sebepten de olabilirdi. Bize düşen ise bu felaketten ders çıkarmak ve ne anlama geldiğini öğrenmek ve bundan sonra ki yaşantımızda neyi nasıl düşünerek yaşayacağız? diye sorgulamaktır.
Hadisteki Müjde
Daha bugün Halil Konakçı hocamızın bir konuşmasında dinledim. Peygamber efendimiz şehitlik makamının 5 çeşit olduğunu anlatmış. Bunlardan biriside depremde ölen inananlar şehit sayılırmış.
Biliyorum çok büyük bir felaket yaşadık. Çok büyük acılara şahit oluyoruz. Çok sayıda ölü ve yaralı mevcut. Yukarıda yazdığım gibi zahirde durum çok vahim gerçekten. Ancak hayrında, şerrinde Allah’tan geldiğine inanan insanlarız bizler. Ve inandığımız bu değere göre davranmak ve düşünmek zorundayız.
Beraber Bir Senaryo Çizelim Şimdi.
Kıyamet kopmuş hepimiz ahiretteyiz ve hesap günü geldi. Bizler ve yaşadığımız felakette canı alınmış ve inanan kardeşlerimiz yan yanayız. Hesaplar açıldığında, peygamber efendimizin bildirdiği gibi depremde hayatını kaybetmiş olan inananlara şehitlik makamı bahşediliyor. Bir düşünün, dünyadayken kahrolduğumuz üzüldüğümüz o kötü senaryolar şimdi nasıl gözüküyor? Yaşadığı felaket günahlarına kefaret olmuş ve şehitliğe erişmiş kişiler için yine dünyadaki gibi üzülür müydünüz? Yoksa sevinir miydiniz?
Mantıklı düşünen herkesin cevabı bellidir.
Rabbimden, inanan tüm herkesin, bunları unutmaması ve mülkün tek sahibi olan Allah’a karşı isyan etmemesini dilerim. Allah hepimize bu dünyada ve ahirette iyilikler, güzellikler versin. En önemlisi isyan etmeden, şirke düşmeden, imanımızla, bu geçici dünyadan göçüp gitmeyi nasip etsin.
La ilâhe illallahu vahdehu la şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehû’l-hamdü bi-yedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Allah’tan başka ilah yoktur. O birdir, ortağı yoktur, mülk ona aittir, hamdlar de ona layıktır, her çeşit hayır O’nun elindedir. O her şeye kadirdir.
Bizlere destek olmak ve içeriklerimizden haberdar olmak için lütfen instagram hesabımızı takip ediniz.
Sitemizde bulunan rastgele yazımıza gitmek için tıklayınız…