KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

Kısaca bahsetmek gerekirse iklim değişikliği bir diğer adıyla küresel ısınma; atmosferde, ısıyı tutmasıyla bilinen karbondioksitin artması sonucu sıcaklıklardaki değişiklikten kaynaklı bir doğa olayıdır. Bu duruma kısaca sera etkisi deniliyor. Doğal yollarla oluşabileceği gibi, esas etmen malesef biz insanlarız. Küresel ısınma’dan kaynaklı; kuraklık, çölleşme, yağışlardaki dengesizlik gibi sonuçlarla karşı karşıyayız. Bugünlerde bu dengesizliği fazlasıyla hissediyoruz. Bulunduğum bölgede geçtiğimiz yıl 20 Ocak’ta yani bugün, dizlerime kadar kar varken, şimdi daha bir kar tanesi bile düşmedi. Daha anlaşılır olması açısından sera etkisini bir de şöyle anlatayım; evde otururken veya uzanırken soğuk bir günde ne yaparız? Üzerimize battaniye gibi bir örtü alırız. Peki bu battaniyenin bizi ısıtma ihtimali varmıdır? Hayır, battaniye bize ısı vermez, o bir enerji kaynağı değildir ama vücudumuz bir enerji kaynağıdır ve sürekli olarak etrafa ısı yayar. Üzerimize battaniye aldığımızda aslında yaptığımız şey vücut sıcaklığımızın ortama salınmasını azaltmaktır. Yani battaniye ve aramızdaki havayı ısıtarak, sıcaklığımızı daha da arttırırız ve bir süre sonra terlemeye bile başlarız. İşte karbondioksit gibi ısıyı tutan gazların atmosferdeki artışı, ona bir battaniye etkisi yapıyor yani sera etkisi. Isıyı atmosferde hapsederek her geçen gün dünyanın ortalama sıcaklık değerleri daha da yukarılara çıkıyor. Peki bu karbondioksit denilen şeyi arttırmayı nasıl başarıyoruz? Sizlerinde tahmin edeceği gibi!!!

FOSİL YAKITLAR
Bunları kömür, petrol ürünleri, doğalgaz diye ayrı ayrı anlatmaktansa tek başlık altında topralamaya çalışacağım. Bu enerji kaynakları yoğun bir hidrojen ve karbondan oluşurlar. İlkokul bilgilerimizi tazelememiz gerekirse, bilindiği üzere karbon ve hidrojen gibi elementler yanıcı iken oksijen ise yakıcıdır. Oksijenin yakması sonucu, karbon veya hidrojen yanar ve bir enerji ortaya çıkar. İşte evlerimizde ki sıcaklığın veya arabalarımızın hareket etmesini sağlayan enerjiyi en basit anlatımıyla bu şekilde ortaya çıkartıyoruz. Ama ortada biz sorun var! Evet, bu kimyasal tepkime sonucu ortaya KARBONDİOKSİT(CO2) çıkıyor. İşte yukarıda bahsettiğimiz sera etkisine sebep olan sera gazı en bilinen örnekleriyle bu şekilde ortaya çıkıyor. Şimdi birlikte oturup şunu düşünmemiz lazım; artan araç sayısı, konut sayısı bunlara ek olarak büyük sanayi işletmeleri vs.
Şimdi durumu biraz daha ilginçleştirelim!
Yukarıda anlattıklarım bütün bilim dünyası ve insanlık açısından kanıtlanabilir veriler ve bilgilerdi. Bunların, el birliğiyle temiz(yenilenebilir) enerjiyi yaygınlaştırarak üstesinden gelebiliriz. Ancak karşı koyamayacağımız veya karşı koymakta zorlanacağımız etmenleride olabilir. Evet bazılarınız neden bahsettiğimi anlamaya başladı bile.

KÜRESEL DÜZENİN MİMARLARININ İKLİM OYUNU
En çok bilinen ve tüketilen enerji kaynağı olan petrol piyasasına 100 yılı aşkın bir zamandır hükmeden Rockefeller ailesi nedendir bilinmez ama geçtiğimiz yıllarda petrol piyasasından çekilme kararı aldı. Artık aile hidrokarbon arama faaliyetlerinde bulunmayacakmış. Hatta o kadar ileri boyutta açıklamalar yapılmış ki “Gelecek on yıllarda, insanlık ve doğal ekosistemlerimizin hayatta kalması için bir umut varsa, şu ana kadar bulunan rezervleri de yerin altında bırakmalıyız” demişlerdi. Yüzyılı aşkın bir zamandır, servetlerine servet kattıkları petrol piyasasından neden çekilmiş olabilirler? Nedeni aslında biraz düşününce çok basit. Artık insanlık UYANDI. Yeni kurulan küçük şirketler(bizlere göre büyük ama bu gibi aileler için küçük şirketlerden bahsediyorum) ve küresel düzenin mimarlarından bağımsız devletler bütün kaynaklarını ve AR-GE çalışmalarını temiz(yenilenebilir) enerji bulmak için seferber ettiler. Ve en nihayetinde teknolojideki gelişimlerin destekleriyle bir çok alanda temiz (yani öncekilerden daha temiz) enerji kaynakları üretmeye başladılar. Anlaşılır olması açısından örneklendireyim; günümüzde piyasaya sürülen taşıtların neredeyse hepsi elektrik enerjisiyle çalışıyor. Hatta Avrupa’da bazı şehirlerde fosil yakıtla giden araçların kullanımı önümüzdeki yıllarda komple yasaklanacağı söylentisi hepinizin kulağına gelmiştir. Evet, ülkemizde ki gelişmeleri takip ederek bile geleceğin nereye evrildiğini görebiliriz aslında. Yeni çıkan aracımız TOGG tamamen elektrikli bir şekilde üretiliyor. Ve inanın bu daha başlangıç.

Peki yıllarca iklim değişikliğine katkıda bulunan bu ailelerin amacı nedir? Neden dünyanın bu şekilde harap olmasını istiyorlar? Bu anlatacaklarımın hepsi bir komplo teori olmasına karşın, düşününce gerçeklik payının oldukça yüksek olduğunu hissediyor insan. Hristiyanlıkta mahşerin dört atlısı vardır. Ve bunların her birisi bir olayı temsil eder.

Bunlar;
- Salgın hastalık
- Açlık ve kıtlık
- Savaşlarda dökülen kanlar
- Mesih, atanmış kral
Aslında herşey Mesih’in gelip dünyaya hakim olması 1000 yıllık göksel krallığını kurmasını istemeleridir. Evet yukarıda sıralanan maddelere bakıldığı zaman sizede çok mantıklı göründü değil mi? Salgın hastalık; daha çok yeni atlatmış olduğumuz belkide hala atlatamadığımız Covid-19. Açlık ve Kıtlık; Afrika’da yıllardır var olan açlık zaten ortada ama burda anlatılmak istenen obezitede olabilir. Yani doymak bilmeyen sürekli aç insanlar. Savaşlarda dökülen kanlar; Savaşların biri bitmeden bir diğerinin başladığı bir dünyadayız, bunu görmek zor olmamalı. Suriyede çatışmalar bitmeden Ukrayna başladı. Bakalım önümüzde ki günlerde daha hangi savaşlar görülecek. (Dipnot olarak belirteyim Yunanistanla krizler malumunuz.)
SON OLARAK
Konuyu toparlayalım. Rockefeller gibi ailelerin, üyelerinin gizli teşkilatlanmaların, masonik ve mazoşist ayinlerin yapıldığı bir takım örgütlenmelerin içinde olduğu dünya toplumlarının çok büyük bir çoğunluğu tarafından inanılan bir durumdur. Yani söylediğim gibi bunlar birer komplo teoridir ve kanıtlanması gerçekten çok zor konulardır. İşin içinde tamamen neye inanıp inanmadığınız vardır. Bu gib aileler gerçekten dünyadaki parayı dolayısıyla devletleri ve hatta bunlara bağlı toplumları yöneten veya yönlendiren konumdadırlar. Sırf Mesih gelsin diye inandıkları kehanetleri gerçekleştirmekten geri duracaklarını sanmıyorum. Günümüzde bile yaşanan gelişmelerin tesadüf olmadığı çok belli ve toplumun büyük çoğunluğuda buna inanıyor. Örneğin; Covid-19’un çıkış hikayesi: Çin’de bir adam yemekte yarasa yiyor ve virüsü yaymaya başlıyor.(detayını atlıyorum) Yani bu Çin denilen ülkede yaşayan insanlar zaten asırlardır, bizim iğrenç diye tabir ettiğimiz canlıları yiyorlar. Bugün mü denk geldi bu virüs. Gerçekten insanın inanası gelmiyor anlatılanlara.